Çocuğa yönelik cinsel istismarların önemli bir kısmını, ensest istismarlar oluşturur. Bu istismarlarda çocuğun fiziksel olarak aldığı zarardan çok, psikolojik olarak yaşadığı tahribat daha çok ön plana çıkar. İstismarcının çocuğun tanıdığı ve güvendiği bir kişi olması, istismar olgularının çocuğun kendisini güvende hissetmesi gereken yerlerde, evinde ya da kendi yatağında yaşanmış olması gibi durumlar, yaşanan ensest istismarın çocuk üzerindeki etkilerini arttırır.
Ensest vakaların genellikle gelir ve eğitim seviyesi düşük ailelerde görülebileceği varsayılsa da, eğitimli ve bir meslek sahibi olan, gelir seviyesi yüksek olan ailelerde de görüldüğü bilinmektedir. Bazı davalarda mahkeme istismarcının bir meslek erbabı olmasını veya “dininde namazında” olmasını, bir iyi hal olarak değerlendirmiştir. Oysa bu durum ilave bir iyi hal olarak sayılmamalıdır çünkü toplumun her eğitim ve gelir seviyesinden kesiminde ensest vakalar yaşanmaktadır.
Ensestin gizli kalmasında rol oynayan pek çok toplumsal faktör vardır. Ancak öncelikle çocuğun neden ensest karşısında sessiz kalıyor olabileceğine bakarsak;
* Çok küçük yaşlarda başlayan istismarlar söz konusu olduğunda, çocuğun normallik algısı değişebilir ve yaşadıklarını normal zannedebilir. Bu şekilde sevilmenin yanlış olmadığına ya da oyun oynandığına inanabilir. Bazı durumlarda istismarcı en küçük yaştaki çocuktan başlayarak, o büyüdükçe istismarı daha küçük olan kardeşe yönelterek yaptıklarını gizlemeye çalışır. Aklı ermeye başlayan çocuğa karşı istismarı keser ve daha küçük yaşta olana yönelir. Çocuğun normallik algısı içinde saklı kalan bu konu ileriki yaşlarda daha büyük travma ve psikolojik rahatsılıklarla açığa çıkar.
* Çocuğa cinsel istismarda bulunan kişi, çocuğun çok sevdiği ve güvendiği bir kişi olabilir. BÖyle durumlarda çocuk, yapılanın yanlış olduğunu bilse dahi sevdiği büyüğünü korumak için sessi kalmayı tercih edebilir. İspiyoncu olmak istemez ve kendisi yüzünden değer verdiği kişiye zarar gelmemesi gerektiğini düşünür. Susarak ve bu sırra ortak olarak sevdiği büyüğünü korumaya çalışır.
* Çocuklara genellikle ” iyi çocukların cinsel kelimeler konuşmaması gerektiği” öğretildiği için, çocuk yaşadığı olayı anlatmanın bir terbiyesilik olduğunu düşünebilir. Nasıl anlatacağını bilemez ve anlatmanın da bir ayıp olduğunu zanneder.
* İstismarcı tarafından tehdit edilen ve korkutulan bir çocuk, yaşadığı istismarı senelerce gizli tutabilir. Annesini ya da kardeşlerinin dövülmesi/öldürülmesi ile tehdit edilen bir çocuk, sevdiklerini korumak için ve korkusundan susabilir. Bu tip durumlarda zaten istismarcı aile büyüğü de, sıklıkla şiddet gösteren bir kimsedir.
* Çocuk yaşanılan olaydan dolayı kendisini suçlu hissedebilir. İstismarcı tarafından “artık kendisinin de suçlu ve günahkar” olduğuna inandırılabilir. Açığa çıktığı zaman kendisinin de cealandırılıacağından korkan çocuk, mecburen susar. Bazen de arkadaşları tarafından homoseksüel olmakla suçlanıp dışlanacağı düşüncesi, çocuğu susmaya iter.
* Çocuk, anlatsa bile kendisine inanılmayacağını düşünebilir.
Bu durumlar sadece ensest için değil, çocuğun cinsel istismarının her türlüsünde olayın açığa çıkmasını engelleyen durumlardır. Bazı durumlarda ise çocuk yaşadıklarını anlatsa dahi, ensestten kurtulamayabilir. Aile içi ensesti bilen ama bu durumu görmezden gelen diğer aile büyükleri, çocuğa yardımcı olmayabilir. Bunun yaşanmasının en genel nedenleri;
– Eğitimsizlik
– Maddi olarak güçlü olmamak ( özellikle kadınlarda, kocasından ayrıldığı taktirde hayatını idame ettiremeyecek olma düşüncesi)
– Namusun kirlenmiş olmasını(!), yaşanılan toplumdan gizleme
– Olan olmuş , kol kırılır yen içinde kalır, yuvamız dağılmasın gibi düşünceler
Ensest istismarın kardeşler arasında olması durumunda ise, ebeveynler çocuklar arasında ikilemde kalabilirler. Kabul edilmesi zaten çok zor olan bir durumla karşı karşıya kalan anne babalar, çocuklarını korumaya yönelik hareket ettiklerini düşünerek, bu istismarın saklı kalmasını sağlayabilirler.
Toplumsal baskılar ve yanlış algılar, ne yazık ki pek çok insanın mağduriyetini devam etmesine neden olmaktadır. Ensesti farkeden ve dava açmadan, ev içinde bunu çözüme kavuşturmaya çalışan aileler, “etraf ne der” , “nasıl insan içine çıkarız” gibi düşüncelerle, istismarcının hakettiği cezayı almasını engellemektedirler. Enseste ve diğer tüm cinsel istimarlara karşı belki de ilk vermemi gereken mücadele, işte bu toplumsal baskılara karşıdır.
Bölgeden bölgeye farklılık göstermekle birlikte, son adım olarak başvurulan kolluk kuvvetlerinin ve yargı mensuplarının da, çok yanlış düşünceler ve inanışlar içerinde hareket edebildiklerini görüyoruz. Yaşananların mağdurun suçu olduğunu, dava açmayarak aile bütünlüğünün korunması gerektiğini, yanlış anlaşılma olmuş olabileceğini savunan kolluk kuvvetlerine dair örnekler fazlaca mevcuttur.
Ensest vakaların ortaya çıkmasında belki de en büyük rolü okullar ve sağlık kuruluşları oynamaktadır. Okullarda görevli eğitim personellerinin çocuklardaki fiziksel ve ruhsal belirtilere karşı daima gözlemde olmaları ve çocuklarla yakın dialoglar kurabilmeleri önemlidir. Adli mercilere intikal eden pek çok davada, ensest sırrını ortaya çıkaran bir öğretmen ya da doktor olmuştur. Doktor muayene sırasında, cinsel istismara dair bir bulgu ya da şüpheye rastladığında, derhal bunu bildirmek zorundadır.
Ensest istismarlarını tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa bile, saklı kalmasına neden olan faktörleri ortadan kaldırabiliriz. Hükümetin, eğitim kurumlarını, sağlık kuruluşlarını , kadın destek birimlerini ve din görevlilerini, organize bir şekilde harekete çağırmasıyla çok büyük yol katedilebileceğine inanıyoruz.