Kimyasal kısırlaştırma, bir takım kimyasal ilaçlar kullanılarak kişinin cinsel dürtülerinin baskılanması ve azaltılmasıdır. Cerrahi kısırlaştırmadan farklı olarak kimyasal kısırlaştırma geri döndürülebilir bir süreçtir, yani ilaçların kullanımı kesildiği zaman cinsel dürtüler tekrar eski seviyelerine gelecektir.Yani kimyasal kısırlaştırma halk arasında “hadım” olarak bilinse de aslında bu doğru değildir. Kimyasal kısırlaştırma yapılan bir erkek cinsel birliktelik yaşayabilir ancak hormonel seviyeleri düşük olduğu için buna istekli olmaz.
Tüm dünyada, uygulanan ülkelerde de uygulanmayan ülkelerde de tartışmalara neden olan kimyasal kısırlaştırma, kişiye çeşitli ilaçlar verilerek cinsel isteklerini ve dolayısıyla saldırganlıklarını azaltmayı amaçlar. Özellikle çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında suçluların kimyasal kısırlaştırma ile kontrol altına alınmasına çalışılmaktadır.
26.07.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik kapsamında “kimyasal hadım” olarak geçen ilaçla tedavi de yer almaktadır. Daha sonra Danıştay, vücut bütünlüğünün ihlal edildiği ve hükmün yasayla düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle bu düzenlemeyi iptal etmiştir. İptal edilen ibareye göre ;
“Hakkında tıbbi tedavi yükümlülüğüne karar verilen hükümlü, gerek duyulması halinde bulunduğu kurum tarafından tedavinin uygulanması için ilgili sağlık kurumuna sevk edilir. Hükümlünün bulunduğu ceza infaz kurumu bölgesinde tıbbi tedavi kararının uygulanmasını sağlayacak sağlık kuruluşu yok ise hükümlü Bakanlık tarafından uygun başka bir kuruma nakledilir. Tedavi için kullanılacak ilaçların bedelleri Adalet ve Sağlık Bakanlıkları arasında düzenlenecek protokol kapsamında ödenir. Kapalı ceza infaz kurumunda bulunan ve hastanede yatarak tedavi edilmesine karar verilen hükümlülerin tedavileri mahkûm koğuşu bulunan devlet veya üniversite hastanelerinde yerine getirilir. Tedaviye yönelik işlemler, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler için ceza infaz kurumu müdürlüğü, denetimli serbestlik altında ve koşullu salıverilen hükümlüler için ise denetimli serbestlik müdürlüğünce takip edilir.”
Son günlerde yaşanan istismar vakalarındaki artış nedeniyle, kimyasal kısırlaştırma konusu yeniden gündeme gelmiştir. Bakanlar Kurulu kararı ile çocuk istismarlarını önlemeye yönelik oluşturulan komisyon 22.02.2018’de biaraya gelerek çocuk istismarlarına karşı koruyucu ve önleyici bir eylem planı hazırlandı. Buna göre kimyasal kısırlaştırma tedavisinin yasa değişikliği ile tekrar kabul edilmesi benimsendi ve istismar suçlarından hüküm giyen kişilerin tahliyelerinin ardından da elektronik kelepçe takması konusu görüşüldü. Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ’ın başkanlık ettiği toplantıya Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ve Sağlık Bakanı Ahmet Demircan ve ilgili bürokratlar katıldı. Alınan karara göre, Temmuz 2016’da iptal edilen düzenleme, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yapılacak değişikliklerle yeniden karara bağlanacak. Tedavinin tanımı,şekli, sınırı ve kapsamı kanunda açıkça belirtilecek. Yapılan görüşmelerde ayrıca, 28 ilde bulunan Çocuk İzlem Merkez’lerinin (ÇİM) sayısının arttırılması kararlaştırıldı
KİMYASAL KISIRLAŞTIRMA İNSAN HAKLARINA AYKIRI MIDIR
Bu soruya cevap bulmak için öncelikle kimyasal kısırlaştırmanın neden yapılması amaçlandığına bakılmalıdır. Farklı yöntemlerle tedavisi mümkün olabilen biyoljik ya da ruhsal hastalıklarda, kimyasal kısırlaştırma en son çare olarak düşünebilir.
Kimyasal kısırlaştırma insan bedenine müdahale olarak değerlendirilebilir. Cinsel suçların önüne geçebilmek için uygulanabilecek tüm tedbirler hayata geçirildikten sonra yapılması uygun görülebilir. Bu açıdan baktığımızda, eğer suç işlenmesini engellemeye yönelik alternatif hiçbir yol yoksa, kimyasal kısırlaştırma yapılması insanlık haklarına aykırı olarak görülmemelidir.
Kimyasal kısırlaştırma, yeniden suç işlemeyi yüzde yüz engellememekle beraber önemli ölçüde azaltır. Ayrıca cinsel açıdan daha az saldırgan hale gelen birey, psikolojik tedavi süreçlerinden daha fazla fayda görebilecektir.
DÜNYADA KİMYASAL KISIRLAŞTIRMA
Cinsel suçların her geçen gün artması dünyada kimyasal kısırlaştırma sorusunun gündeme gelişini de artırdı. Dünyada bu işlemi ilk uygulayan ülke ABD’dir.California eyaletinde 1997 yılından itibaren yasallık kazanan bu yöntem günümüzde ABD’nin toplam 9 eyaletinde uygulanmaktadır. Bazı eyaletlerde cinsel saldırı suçunun 1 kez işlenmiş olması kimyasal kısırlaştırma cezası için yeterli görülürken bazı eyaletlerde de, suçun tekrar işlenme durumu zorunlu tutuluyor ya da karar mahkemeye bırakılıyor. Teksas eyaletinde ise kimyasal kısırlaştırma, suçlunun rızasına bağlı olarak yapılabiliyor.
Arjantin, Avustralya, Hindistan, Güney Kore, Endonezya, İsrail ve Rusya, kimyasal kısırlaştırmaya yasalarında yer veren ülkeler arasında. Bunlara ek olarak Polonya’da çocuklara cinsel taciz suçlularına kimyasal hadım cezasını önünü açan bir yas onaylandı. Benzer yasalar Estonya, Makedonya ve Moldova’da da yürürlüğü girdi.
Almanya da kimyasal kısırlaştırmanın en çok tartışıldığı ülkelerden biri. İsveç’te olduğu gibi, kimyasal kısırlaştırma, kişinin rızası alınarak rehabilitasyon sürecinin bir parçası olarak uygulanabiliyor.
Suçlunun rızası alınarak kimyasal kısrılaştırma işleinin uyguandığı diğer ülkeler İngiltere, Danimarka ve Kanada’dır.
Cinsel suçlulara kimyasal kısırlaştıra cezası uygulayan bir diğer ülke de, Çek Cumhuriyerti’dir. Ülkemizde 2016 yılında gerçekleştirilen düzenlemeler ile, kimyasal kısırlaştırma uygulamalarının önü açılmıştır.
KİMYASAL KISIRLAŞTIRMANIN ETKİLERİ
Kİmyasal kısırlaştırma ne yazık ki cinsel suçların işlenmesini %100 önleyememektedir. Yine de işlenen suçların tekrarını çok büyük bir ölçüde azalttığı söylenebilir.
Cinsel arzuların azaltılması, cinsel saldırı suçlarının yeniden işlenmesini önlemekte tek başına yeterli olmaz. Kimyasal kısırlaştırmaya destek olarak, kişi mutlaka çeşitli rehabilitasyon süreçlerine dahil edilmelidir. Cinsel suçların nedeni yalnızca cinsel dürtüler değil, aynı zamanda çarpık düşünsel yapılardır. Bu nedenle, kişinin zihinsel olarak tedavisi de suçların tekrarını önlemek için çok önemlidir.
Kimyasal kısırlaştırmanın bir takım yan etkileri de vardır. Kişide çeşitli kemik probleleri ya da kardiyovasküler bozukluklar oluşabilir. Bunalma hissi, iktidarsızlık, göğüslerin büyümesi, bulantı, terleme gibi yan etkiler de görülebilir. En etkili sonucun alınması için, hasta kişinin mutlaka bu tedaviye rızası olması gerekmektedir. Özellikle saplantılı cinsel dürtüler, hem bilişsel hem de hormonal etkileri kontrol altında alınması gereken ciddi hastalıklardır. Pedofili gibi tedavisi imkansız olan hastalıkların kontrol altına alınmasında kimyasal kısırlaştırma yöntemi, bir gerekliliktir. Bu şekilde dürtülerin kontrol altına alınması ve daha az saldırgan bir ruh hali içindeyken daha verimli bir psikoterapi uygulanması sağlanabilir.
Süren tüm tartışmalara rağmen, kimyasal kısırlaştırmanın bir gereklilik olduğunu düşünenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Tabi ki keşke böyle bir yönteme başvurmaya gerek kalmadan bu problemlerin çözümü mümkün olsa , bu herkesin ortak temennisidir. Ancak kişiyi tecavüz eylemine kadar götürebilecek cinsel dürtüler başka türlü kontrol altına alınamıyorsa, kimyasal kısırlaştırmanın değil bu tecavüzlere engel olmamanın bir insanlık suçu olduğunu söylemek daha doğru olacaktır.